Mahmut Durman
Köşe Yazarı
Mahmut Durman
 

Peygamber Efendimize Hakaret Edenlere Ses Çıkarmayan Güruha dair birkaç kelam!

Lamı cimi yok. Bugünün huzurlu, yarının güzel olmasını istiyorsan dün yaşadıklarından ibret almayı bileceksin. Eğer unutursan, tedbiri elden bırakırsan, yarınlar sana dünden farklı bir şey getirmeyecektir. İnsanlar için olduğu gibi hayatın her alanında bu böyle…   Uzmanlar her zaman konuşur “Türkiye deprem ülkesi” , “ona göre hayatımızı şekillendirmeliyiz” , “deprem bilincini kazanmalıyız” ,“evlerimizi buna göre yapılandırmalıyız” .. Ancak konuşulanlar sadece sözde kalıyor her zaman... İzmir depremi bu anlatılana en güzel örnek, 114 vatandaşımız hayatını kaybetti yüzlercesi de yaralandı maalesef. Depremi ciddiye alamayışımızın bedeli hep ağır ödedik / öderiz maalesef. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen Yıkıntıların içinden mucize, umut, umuda dokunuş, adını ne koyarsanız koyun şükrettiğimiz olaylar da cereyan ediyor. Depremden 65 saat sonra çıkarılan Elif bebek… ve tam 91 saat sonra çıkarılan Ayda bebek depremin simgelerinden oldu. Elif bebeğin kurtarma ekibinden birinin parmağını sıkıca tutması umuda dokunuşun adeta vücut bulmuş haliydi… Ayda bebeğin çıkarıldıktan hemen sonra metanetli tavırları ve köfte ayran istemesi hepimizin kalbini dağladı… Sen hayata böylesi tutundun ya bütün köfte ayranlar sana feda olsun güzel yürekli kızım…   ***Ve maalesef Deprem’den nemalanan güruh!   Mucizenin adı Ayda bebeğin çıkarılışı sırasında kurtarma görevlilerin tekbir getirmesi birilerinin canını epey sıkmış olmalı… Peki soruyoruz bu malum güruha: Allâh-u Ekber, Allâh tekdir temek, Allâh tek büyüktür demek, 91 saat sonra tonlarca molozun altından sağ çıkarılan küçücük bir yavruya binaen şükrün dile vurumu olan Allâh-u Ekber demek sizi neden rahatsız etti?   Günde 5 vakit Türkiye’nin dört bir yanından okunan Allâh-u Ekber çağrısı varken tekbir sizi neden rahatsız eder?     İslâm’a karşı olan hazımsızlığınızı anladık, Allâh’a ve onun Resulüne iman etmiş insanımıza inancının tezahürü olan tekbir getirmenin neresi yanlış?   Son dönemde Başını Macron ve onun Fransa’sının çektiği Avrupa’da artan İslâm hazımsızlığı aşikârken size ne oluyor demekten alı koyamıyorum kendimi…     Türkiye’nin bölgesine hâkim olmaya başlamasıyla artan Türkiye hazımsızlığı herkesçe malum, ancak bu yeni olan bir şey değil. Geçmişten günümüze aynı oyunları sadece kurgusunun değiştirilerek önümüze konması ve maalesef Müslüman kesimin yeterine araştırmadan bu oyuna alet olması üzücü. Oysa Müslüman her daim Ferasetini elden bırakmamalı, Basiretli davranmalıdır. Maalesef ki günümüzde Müslümanların birbirinden kopuk olması da bundan ileri geliyor.   Bir Müslüman için kabul edilemez olan İslâm’a ve onun Peygamberine hakaretlerin ardı ardına kepazece sıralandığı şu günlerde, Bizden öncekilerin “Anam Babam sana feda olsun ya Resulallah” diyerek sahip çıkması, Hz. Musab Bin Umeyr’in onun sancağını taşırken gözünü kırpmadan şehadet şerbetini içmesi ve daha nice örnekler varken yazık ki Günümüz Müslüman toplumu onun bize emanet bıraktığı emanete sahip çıkamıyor, ona hakaret edenlere dahi cılız sesle karşılık verebiliyoruz… Müslümanların tek sancak altında bir ve sesi gür çıktığı yarınlara duasıyla….
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2020 - Cumartesi

Peygamber Efendimize Hakaret Edenlere Ses Çıkarmayan Güruha dair birkaç kelam!

Lamı cimi yok. Bugünün huzurlu, yarının güzel olmasını istiyorsan dün yaşadıklarından ibret almayı bileceksin. Eğer unutursan, tedbiri elden bırakırsan, yarınlar sana dünden farklı bir şey getirmeyecektir. İnsanlar için olduğu gibi hayatın her alanında bu böyle…

 

Uzmanlar her zaman konuşur “Türkiye deprem ülkesi” , “ona göre hayatımızı şekillendirmeliyiz” , “deprem bilincini kazanmalıyız” ,“evlerimizi buna göre yapılandırmalıyız” ..

Ancak konuşulanlar sadece sözde kalıyor her zaman...

İzmir depremi bu anlatılana en güzel örnek, 114 vatandaşımız hayatını kaybetti yüzlercesi de yaralandı maalesef.

Depremi ciddiye alamayışımızın bedeli hep ağır ödedik / öderiz maalesef.

Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen Yıkıntıların içinden mucize, umut, umuda dokunuş, adını ne koyarsanız koyun şükrettiğimiz olaylar da cereyan ediyor.

Depremden 65 saat sonra çıkarılan Elif bebek… ve tam 91 saat sonra çıkarılan Ayda bebek depremin simgelerinden oldu.

Elif bebeğin kurtarma ekibinden birinin parmağını sıkıca tutması umuda dokunuşun adeta vücut bulmuş haliydi…

Ayda bebeğin çıkarıldıktan hemen sonra metanetli tavırları ve köfte ayran istemesi hepimizin kalbini dağladı… Sen hayata böylesi tutundun ya bütün köfte ayranlar sana feda olsun güzel yürekli kızım…

 

***Ve maalesef Deprem’den nemalanan güruh!

 

Mucizenin adı Ayda bebeğin çıkarılışı sırasında kurtarma görevlilerin tekbir getirmesi birilerinin canını epey sıkmış olmalı…

Peki soruyoruz bu malum güruha:

  • Allâh-u Ekber, Allâh tekdir temek, Allâh tek büyüktür demek, 91 saat sonra tonlarca molozun altından sağ çıkarılan küçücük bir yavruya binaen şükrün dile vurumu olan Allâh-u Ekber demek sizi neden rahatsız etti?

 

  • Günde 5 vakit Türkiye’nin dört bir yanından okunan Allâh-u Ekber çağrısı varken tekbir sizi neden rahatsız eder?

 

 

  • İslâm’a karşı olan hazımsızlığınızı anladık, Allâh’a ve onun Resulüne iman etmiş insanımıza inancının tezahürü olan tekbir getirmenin neresi yanlış?

 

  • Son dönemde Başını Macron ve onun Fransa’sının çektiği Avrupa’da artan İslâm hazımsızlığı aşikârken size ne oluyor demekten alı koyamıyorum kendimi…

 

 

Türkiye’nin bölgesine hâkim olmaya başlamasıyla artan Türkiye hazımsızlığı herkesçe malum, ancak bu yeni olan bir şey değil. Geçmişten günümüze aynı oyunları sadece kurgusunun değiştirilerek önümüze konması ve maalesef Müslüman kesimin yeterine araştırmadan bu oyuna alet olması üzücü. Oysa Müslüman her daim Ferasetini elden bırakmamalı, Basiretli davranmalıdır. Maalesef ki günümüzde Müslümanların birbirinden kopuk olması da bundan ileri geliyor.

 

Bir Müslüman için kabul edilemez olan İslâm’a ve onun Peygamberine hakaretlerin ardı ardına kepazece sıralandığı şu günlerde, Bizden öncekilerin “Anam Babam sana feda olsun ya Resulallah” diyerek sahip çıkması, Hz. Musab Bin Umeyr’in onun sancağını taşırken gözünü kırpmadan şehadet şerbetini içmesi ve daha nice örnekler varken yazık ki Günümüz Müslüman toplumu onun bize emanet bıraktığı emanete sahip çıkamıyor, ona hakaret edenlere dahi cılız sesle karşılık verebiliyoruz…

Müslümanların tek sancak altında bir ve sesi gür çıktığı yarınlara duasıyla….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve medyasiverek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.